GÖKTÜRK-BİZANS İLİŞKİLERİ
Siyasi anlamda ilk Göktürk Bizans
ilişkileri Justinianus döneminde başladığını bilmekteyiz. Bununla birlikte Bizans’tan
önce bu sahada hâkim bir devlet olarak çıkan roma imparatorluğu ile İç Asya’da
ki kavim ve milletler arasında 6.yüzyıl’dan çok önce giriş gidişlerin olmuş
olması kuvvetle muhtemeldir. Ancak şimdiye kadar 6.yüzyıl.’dan dan önceki
dönemlerde ilişkilerin ne düzeyde olduğunu gösterebilecek herhangi bir kanıta
daha rastlanmamıştır. Siyasi anlamda ilk kez iki ayrı uçta ancak 5. 6.yüzyıl’larda
ortaya çıkan Göktürk Kağanlığı ile Bizans İmparatorluğu arasında başladığını
göstermektedir. [1]
Göktürk Hakanı Tardu zamanında yaklaşık
on yıl önce 570’lerin ilk yıllarında iki devlet arasında meydana gelmiş olan
ilk diplomatik ilişkilerin neticesi olarak İstanbul’a gelerek yerleşmişlerdir.
Orhun yazıtları Göktürk Kağanlığı dönemini aydınlatan tek belge olarak
görülmektedir. Fakat yaklaşık 200 yıllık dönemi aydınlatan bu kitabelerde dahi
Bizans ile ilgili doğrudan ve açık bilgilere rastlanılmamaktadır. Ancak
kitabelerde sadece Bumin Kağan adına yapılan yas töreninde komşu devlet ve
kavimler arasında Bizans imparatorluğunun da bulunduğunu belirtmektedir. Eğer
törene katılan devletin adı doğru okunmuşsa, uluslararası ilişkiler adına değerlendirildiğin
de Bizansların yeni kurulan Göktürk devletinin siyasi varlığını tanıdığını
gösterir.
Kitabelerde Bilge Kağan, dedeleri Bumin
ve İstemi’nin faaliyetlerinden bahsederken onların sürekli olarak Batı’ya sefer
yaptıklarının söz ederek Demirkapı’ya kadar ilerlediklerini anlatır.[2]
İran, Bizans ve Göktürk Kağanlığı üçgeni içerisinde yer alan bu bölgenin, o
dönemde Türklerin batıda tabii sınırı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak kitabelerin
Türk Bizans ilişkilerinde derinlemesine bahsedilmemesinden bakılırsa, o dönemde
Türklerin Romalardan ziyade doğuda Çinliler ve diğer Asyalı kabileler ile daha
fazla ilişkide oldukları söylenebilir.
İstemi’ye bağlı bir kısım Türk kabile
reisleri, 569 ve 571’de hükümdarla görüşerek kendilerine bağlı Türklerden bir
kısmını, o sıralarda Türk memleketini ziyaret eden Bizans elçilik heyeti ile Bizans’a
göndererek Romalıları tanımaları gerektiğini ileri sürmüşlerdir.[3]
Bu bilgi Türklerin Bizans ve halkını yakinen tanımadıklarını göstermesi
bakımından önemlidir. Zira Türkler Bizans’la mücadeleler içerisinde olan komşu
devletler ve diğer kabileler vasıtasıyla en azından Bizans ve halkı hakkında
kulaktan dolma da olsa bir takım bilgilere sahiptir.
Eftalit Devletinin yıkılmasından
sonradır ki Türkler Bizans ile doğrudan temasa geçme imkânı bulmuşlardır. 2
Justinus kendisi içinde büyük bir problem olan Eftalit’ler ve Avarları alt
etmiş olan Türkleri tanımak için büyük çaba gösterdiğini bilmekteyiz. Sinor’a
göre Bizans imparatorluğu 552’de doğuda Türklerin bir devlet kurduğunu öğrenir
öğrenmez, onlara karşı siyasi bir program oluşturmuştur.[4]
Böylece Türkler; ilk kez Bizans siyasi tarihinde yer almaya başladılar.
Bizans’la Türkler arasında ilk
diplomatik bağlantı, Justinus’un idaresinin 4.yılında Türk kağanının talebi
üzerine gerçekleşmiştir. Bu dönemde, Orta Asya’da Türkler güçlenmişti ve çevre
ülkeleri kendilerine bağlamışlardı. Türkler, daha önceleri Eftalit’lere bağlı
olan Soğdlaarı idaresini katarak sınırlarını İran’a kadar genişlettiler. Ürettikleri
ipeği satmak için Pazar arayışı içinde olan Soğdlular, bunun için Türklerden
izin almak zorundaydılar. Türk kağanı İstemi,[5]Eftalit
lideri Maniakh ile fikir birliğine vararak, Pers Kisrası’na, Soğdlu tüccarların
ipeğini satabilmeleri amacıyla bir elçilik heyeti gönderdi. Soğdluların lideri olarak
Türkler, onların pazar ihtiyacını karşılamayı amaçlamışlardı.
Göktürk Kağanının Bizans Kralına
yollamış olduğu mektuba‘’Yedi milletin efendisi ve yedi memleketin hâkimi Büyük
Kağandan Romalıların Kralına’’ sözleriyle başlayan ve Theophylactus
Simocattes’in tarihinde, Göktürk kağanının Bizans imparatorun Mauricius’a
yazdığı belirtilen mektup[6]
Türk hakanının cihan hâkimiyeti düşüncesini ortaya koymaktadır. Bununla
birlikte ipek yolunun kontrolünü, Türklerin ekonomik gücünü artırmakla
birlikte, bölgede ki siyasi gücünü etkileyecektir. Farklı kıta ve iklimlerde
yaşayan iki millet, Türkler ve Bizanslılar, ortak düşmanı yani Perslere karşı
birleşebilirdi.
Bizans Kralı 2. Justinus’un Türklerle
anlaşmaya varmasının birçok siyasi ve askeri nedeni vardır. En önemli sebep,
stratejikti ve iki önemli esasa dayanıyordu. Birincisi, Justinianus döneminden
ikinci Justinus zamanına kadar Tuna askeri hattının savunması, büyük bir önem
ve öncelik gerektiriyordu. 2. Justinus, öncelere Avarları her ne kadar büyük
bir mesele olarak görmemişse de, aslında Avarlar Justinianus döneminde, Bizans
üzerine yapmış oldukları akınlarla imparatorluğu bezdirmişlerdi. Bu sebeple
imparatorluğun dikkati Tuna askeri hattı üzerine yöneldi ve ikinci Justinus
idaresi boyunca, belki doğudan ziyade bu alanın korunması konusunda endişe
duydu. [7]
İkinci sebep ise imparatorun daha önceden Perslerle imzalamış olduğu 50 yıllık
barış için ödenen vergiden vazgeçme düşüncesinde olmasıydı. Bu şekilde doğuda
çıkabilecek bir savaş durumunda da Justinus, yanında hazır bir müttefike sahip
olacağı planını kurmuş olmalıdır.
Oldukça uzaktan gelen Türklerin ilk kez
Bizans imparatoru 2. Justinus ile bir anlaşma yapmaları siyasi platformda onun
saygınlığını, ününü ve itibarını kuvvetlendirmiştir. Bizans’ın ipeği daha ucuza
mal etme düşüncesiyle, Türkler ile Bizanslılar arasında ittifak ve diplomasi
kaçınılmazdı. Böylece iki devlet arasında siyasi, askeri ve ekonomik konularda
gerektirdiğinde birlikte hareket edebilmek amacıyla dostluk kurulmuş oldu.
Bizans tarafından yollanan ilk elçilik
heyeti Maniakh’ın elçi heyeti iki devlet arasında ki ilk siyasi bağlantıydı ve
diğer bir elçilik heyetinin oluşmasını sağlamıştır. 2. Justinus, Kilikyalı
Zemarchus’a Türk kağanına gönderilmek üzere bir elçilik heyeti hazırlanması
emrini verdi. [8]
Bizans imparatoru 2. Justinus’un Türklerle
iyi ilişkiler kurmuş olması, persler için bir başka tehlikenin habercisiydi.
Çünkü persler kendine gönderilen Türk elçilik heyetini iki kez kötü tavırla
geri çevirmiş, onları küçük düşürmüştü.
Türkler ile Bizans arasında ki ittifak
fazla sürmedi. Bizans Tuna askeri hattında yer alan Avarları yenemeyince, Türkler
ile yapmış oldukları anlaşmayı göz ardı ederek Avarlarla anlaşma yaptılar.
Hâlbuki Avarlar bir zamanlar Türklerin idaresi altında yaşıyorlardı ve Türk
yönetimine isyan ederek onlardan ayrılmışlardı.[9]
568-571’de iki devlet arasında anlaşma
yapılırken, İstemi Kağanın, Bizans’ın huzur ve güvenliğinin sağlanması için
açık ve kesin olarak söz vermesine rağmen, 2. Justinus bu sırada uzun süreli
icraatlarla bir sonuca gitmektense yakın çevresinde ki küçük meseleleri kendi
yöntemiyle halletmeye çalışıyordu. Hâlbuki Türkler ile Bizans arasında yapılmış
olan anlaşmaya göre, ‘’iki taraf da bir diğerinin dostuna dost, düşmanına
düşman olacaktı’’. Üstelik bu şart anlaşma sırasında 2. Justinus’un kendisi
tarafından istenmiş ve Türk Kağanı da bunu onaylamıştı.
571 yılından itibaren Bizans-Sâsâni
çatışmaları başlamış, İstemi Yabgu rahatlamıştı, istemi kısa sürede
hâkimiyetini Harezm, Taşkent ve Azerbaycan bölgesine kadar genişletti.
İstemi bu siyasî ortamda İran'a
saldırmadı. Fakat İstemi Yabgu'nun bilinçli bir şekilde uyguladığı dış siyaset
sonucu, Sâsâni gücü Bizans'la yaptıkları mücadelelerde gittikçe zayıflamıştır.
Bu durum İran'da İslâmiyet'in kolay yayılmasında büyük bir rol oynayacaktır.
İstemi'nin kendisine bağlı olarak
devletin batı kesimlerini başarılı bir şekilde idare ettiği Büyük Göktürk
Kağanı Mukan, 572 yılında öldü. Devleti büyük bir genişliğe ulaştıran bu ünlü
Türk hükümdarı için görkemli bir cenaze töreni düzenlenmiş, çeşitli komşu
devletler ve Bizans temsilcileri bu törende hazır bulunmuşlardır.[10]
[1]
Erdemir Hatice Palaz, Göktürk Bizans İlişkileri, s.10–11
[2]
Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.48–52
[3]
Erdemir Hatice Palaz, Göktürk Bizans İlişkileri, s.9–14
[4]
Sinor, The Cambridge History of Early Inner Asia, 303
[5]
Sinor, The Cambridge History of Early Inner Asia, 209
[6]
Theophylactus Simocattes,7–8
[7]
Kaegi, Byzantine Military Unrest, s.471–843
[8]
Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, s.57–69
[9]
Erdemir Hatice Palaz, Göktürk Bizans İlişkileri, s.20–22
[10]
Erdemir Hatice Palaz, Göktürk Bizans İlişkileri, s.29–42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder